Doğunun Büyüsü

17 Mart 2007 Cumartesi

Uzakdoğunun ruhumu okşayan sadeliği ve dinginliği bende, bir gün oralarda yaşama heyacanını uyandırıyor ister istemez. Bilemiyorum belki de ben sade ve dingin görmek istiyorum, belki de sandığımın aksine kalabalık şehirlerin arasına sıkışmış insanların yurdudur uzakdoğu. Her ne olursa olsun bilemediğim, anlatamadığım bir çekicilik var uzakdoğuda ve ruhum zaman zaman oralara gitmeyi çok arzuluyor. İşte ruhumun gitmeyi yine çok arzuladığı bir gün tanıştım Kim Ki-Duk'la. "Bin Jip" (Boş Ev) filmini izlemiştim o gün. Film bittiğinde içimde anlatılmaz bir dinginlik havası esiyordu. Bunun nedeni tabiki de filmin ana karakterlerinin hiç konuşmuyor olmasıydı. Hiç konuşmadan anlatılan bir aşk ve öfke filmiydi "Boş Ev". Film üzerine söylenebilecek bir çok şey var elbette. Birşeyleri öğretmekten ziyade sorgulatmayı amaçlamış olan Ki-Duk "Boş Ev" için "Bütün yalnız ve kayıp ruhlar birer boş evdir, sahibini, konuğunu bekler" derken aslında kalabalıklar içerisinde ne kadar yalnız olduğumuzu anımsatır bize. Uzakdoğunun dinginliği nasıl etkilediyse beni, bu filmin sessizliği de derinden etkiledi. Belki de filmin en vurucu özelliği kahramanların sesini hiç duymayışımızdır. Yönetmen beden diliyle anlatmak istediğini öyle güzel anlatmış ki, kelimelere gerek kalmamış. "Boş Ev" bir aşk filmi gibi görünse de, özünde bir anarşistin hayatını ve hayata bakışını da anlatır. Düzene, kalabalığa, sahiplenmeye karşı sessiz ama derinden bir başkaldırı sözkonusudur başroldeki gencin duygu ve düşüncelerinde. Filmin birçok sahnesinde bu başkaldırı isteği eyleme de yansır. Ağaca bağladığı golf topuna, karşısına aldığı yüksek binaları hedef alarak öyle sert vurur ki, bu vuruşla içimizdeki sahiplenme ve bir yere ait olma duygularını da yerle bir eder. Dediğim gibi film hakkında söylencek bir sürü şey var aslında. Burada bir alıntı yapmak istiyorum. Boğaziçi Üniversitesi Sinema Kulübü tarafından yayınlanan Görüntü Sinema dergisinin 5. sayısında Pınar Ensari'nin filmle ilgili söylediği şu sözler aslında benim anlatmak istediklerimi çok iyi özetliyor:

"...Genel ahlak anlayışının tasvip etmeyeceği sıradışı karakterleriyle düş ve gerçeğin sınırında gezinen bu filmle yönetmen, seyircinin karakterlere ölçülü bir mesafede durup onları tanıyıp, onlarla uzlaşma olanaklarının kapılarını aralarken, bizlere, kahramanların içinde yaşadığı nesnelliği sorgulama imkanı tanıyor, bu şekilde kendi nesnelliğimizi de sorgulama imkanı bulmuş oluyoruz".

Bu filmle tanıştığımdan beri yönetmenin hemen tüm filmlerini izledim. Eski filmlerinde daha çok şiddet ağırlıklı öğelere yer ayıran yönetmenin izlediğim en iyi üç filmi "Boş Ev", "İlkbahar, Yaz, Sonbahar, Kış ve İlkbahar" ve "Yay" oldu. Bence üçü de görülmesi gereken filmler arasında.

İyi seyirler...

Read more...

About

Fotoğrafım
Bir yere ait olmak ya da olmamak. Bu önemli bir mesele değil. Önemli olan olduğun yerde, istediğin yerde olup olmadığındır...

Labels

  © Blogger templates Newspaper II by Ourblogtemplates.com 2008

Back to TOP